29 Kasım 2015 Pazar

Tahir Elçi kimdir? 'Barış ve insan hakları mücadelesine adanmış bir hayat'




Diyarbakır Barosu Tahir Elçi, Sur’da öldürüldü. Hayatını barış ve insan hakları mücadelesine adayan Elçi yaşamı boyunca birçok kayıp, işkence ve cinayet davasının avukatlığını yaptı.


Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi Diyarbakır Sur mahallesinde bulunan dört ayaklı minarenin çıkan çatışmalarda tahrip olmasına dair yaptığı basın açıklamasında çıkan çatışmada öldürüldü. Son dönemde PKK’yi terör örgütü olarak görmediğini söylediği gerekçesiyle iktidarın ve Saray’ın hedefine aldığı Elçi, o dönem attığı tweetlerde “1990’lı yıllardan bu güne JİTEMci ağababalarınız ve generallerinize boyun eğmedim,sizden mi korkacağım…” diye yazmıştı.

Hayatını barış ve insan hakları mücadelesine adamış olan Tahir Elçi 1966 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Cizre’de tamamladı. Elçi, 1991 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

1992 yılından itibaren Diyarbakır’da serbest avukatlık yapan Elçi, daha sonraları ise 1998-2006 arası Diyarbakır Barosu’nda yönetici olarak görev yapmış ve Diyarbakır Barosu Başkanlığı’nın yanı sıra Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yapıyordu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucularından Avukat Tahir Elçi, 90’lı yıllardaki yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma davalarında mağdur avukatlığı yaparken, Diyarbakır ve bölgedeki hak ihlalleriyle ilgili de çalışmalarını sürdürüyordu.

Elçi sayesinde Türkiye’de yıllardır bekletilen ve cezasız bırakılan pek çok zorla kaybedilme, bombalanma ve işkence davası yeniden başladı. Tahir Elçi, AİHM’e götürdüğü davalarla Türkiye’de özellikle yaşam hakkı ve işkence yasağıyla ilgili çok önemli kararların çıkmasını sağladı. En son, AİHM’de 1994’te Şırnak’ta bombalanan 38 kişinin davasını yıllar süren mücadelesiyle kazanmıştı.

Elçi aynı zamanda Cizre’de gözaltında kaybedilen 21 kişinin, Lice’de öldürülen 16 kişinin, Roboski’de bombalanan 34 kişinin de avukatıydı. Lice davası, Temizöz davası, Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması ve Roboski Katliamı davalarının da aralarında olduğu pek çok davada hak savunuculuğu yapan Elçi, kayıp yakınlarının da avukatlığını yapıyordu.

Elçi hükümetin hedefinde

CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programının 15 Ekim günü konuğu olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, “PKK, terör örgütü değildir” ifadelerini kullandı. Programın konukları Tahir Elçi ve Uygar Aktan bu açıklamanın üzerinden tartıştı. Elçi konuşmasını “PKK, terör örgütü değil, siyasi bir harekettir. Devlet bir terör örgütü müdür?” sözleriyle sürdürdü. Bu sözler üzerine Aktan, “PKK’yı terör örgütü olarak bütün resmi kuruluşlar niteliyor. Sizin nitelendirmenizin hiç bir kıymeti yok” sözleriyle Elçi’ye karşılık verdi.

“PKK terör örgütü değildir” sözleri nedeniyle Bakırköy 2’nci Sulh Ceza Hakimliği, “terör örgütü propogandası yapmak” suçundan Tahir Elçi hakkında yakalama kararı çıkardı. Elçi hakkında iddianame 6 günde hazırlandı ve Diyarbakır’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirildi. Elçi, Bakırköy Adliyesi’ndeki işlemlerinin ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme Elçi’nin serbest bırakılmasına karar verdi ancak hakkında 7,5 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Dönemin Adalet Bakanı Kenan İpek, Elçi henüz savcılıkta ifade verirken “Hakimin önüne çıkacak. Verilecek kararı bekleyelim” demişti.

Elçi, Başsavcı Vekili İdris Kurt tarafından alınan ifadesinde, şunları belirtiyordu:

“Bu soruşturmanın bağımsız olarak başlamadığını, Ankara’dan hükümet üyeleri tarafından verilen talimat üzerine başlatıldığını düşünüyorum. Bana zaten ilk sorunuzla herkes tarafından ‘terör örgütü’ olarak kabul edilen bir yapıya neden ‘terör örgütü’ demediğimin sorulmasından ön yargılı davrandığınızı veya ön yargılı olduğunuzu düşünüyorum. Ayrıca benim yüzümü dahi görmeden ve ifademi almadan hakkımda yakalama kararı talep etmiş olmanız, bu yakalama kararına ilişkin talebiniz, hakime gerçeğe aykırı bilgi sunarak talepte bulunmanız da talimatla hareket ettiğinizi düşündürüyor.”

'Sözlerimin arkasındayım'

Av. Elçi, soruşturmaya konu olan sözlerine de atıfta bulunarak, tespitinden dolayı hükümete yakın medya tarafından hedef gösterildiğini, tehditler aldığını açıklamıştı.

Elçi, “Sözlerimin arkasındayım” diyerek, PKK’nin terör örgütü olmadığına ifadesinde de yer veriyordu: “Ben şahsen PKK/KCK’yi bir bütün olarak terör örgütü kavramı içinde tanımlanamayacağını, bu örgütün ortaya çıkış şartları, tarihsel nedenler, 30 yıl istikrarlı bir şekilde yürüttüğü silahlı çatışma potansiyeli, kırk bin militanını silahlı çatışmada kaybetmiş olmasına rağmen, halen on beş yirmi bin silahlı militanı bünyesinde barındıran, Türkiye ve dünya da düzenli örgütlenmesi olan Kürt toplumunun da bir dizi siyasal, kültürel ve sosyal taleplerinin de savunucusu olduğunu söyleyen ve Kürt toplumu arasında çok önemli bir desteğe sahip olan bu örgütün bir terör örgütü kapsamı içerisinde tanımlanamayacağını düşünüyorum. Ben bir suç işlemedim, sarf ettiğim sözler suç oluşturmaz. Ben resmi ve başka siyasi kesimlerin görüş ve tanımlamalarını kabul etmiyorum. Bir bütün olarak PKK’nin böyle bir tanımlamaya oturtulamayacağını düşünüyorum.”

İddianamede, PKK için “terör örgütü” denmesi dayatılırken, Av. Elçi için, “Bir hukukçu olarak neyin suç olup olmadığını bilmesi gerekir. Bulunduğu toplumsal kurum itibarıyla sarf edeceği sözlerin toplumdaki etkisini hesaplaması gerekiyor” denilmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder